"Her
şeye gücü yeten, bir şeyi yapmak için ol demesi yeterli olan Allah'ın
bazı işler için melek denilen aracı görevi gören bilinçli, düşünen
varlıklar yaratması saçmadır." şeklinde bir iddia ile tenkid
edilmiştir.
Varlık için Allah her ne emretse bu
dolaylı olacaktır. Misalen bir kazayı doğrudan Allah'ın emretmesi ve
kazanın vuku bulması durumu olsaydı her tasavvur, tahayyül ve tefekkür
istidadı olan insan bunu belki de bir taşı arabanın önüne koyarak
yapacağını düşünürdü. Halbuki burada da bir dolaylama vardır. Taş
vasıtasıyla bir işi ifa etmek o işin taş tarafından yapıldığı manasına
veya işi yapanın taşsız o işi yapamadığı manasına gelmez. Bu tenkid o
kadar geniştir ki, her harekette bir doğrudan olmak şartı arar. O yüzden
geçersiz ve mantıksızdır. Bir işin olması sebeplerledir. Bu sebeplerin
son noktası da Allah'tır. Müsebbib-ül Esbab diye isimlendirilmesinin de
sebebi budur. Mesela, oksijenin artışı için fotosentetik canlıların var
olması nasıl dolaylı etkiye örnekse, yine meleklerin işlerini ika
eylemeleri sürecinde bunun gerçek failinin Allah olması da dolaylı
etkiye örnektir. Bununla beraber her oluşta iradesinin olması
iktidarından bir şeyi dolaylı etkiyle gerçekleştirmesi ile bir şey
kaybettirmez.
Varlığın şartlarından birisi
vücuddur. Her işi Allah doğrudan halletse idi, Allah'tan başka varlığa
imkan kalmazdı. Bunların bir sistem halinde olması da mecburen bazı
işleri gerçekleştirmesini zaruri kılar. Yani aslında melekler ayır bir
konu değildir. Her canlı, cansız, büyük, küçük varlık bir şekilde
Allah'ın yaptığı şeyleri onun vasıtasıyla veya etkisiyle yapar. Burada
iktidar azalması durumu mantığa mugayirdir.
Ek
olarak 4 büyük melek inancını sorgulamak yerinde olur. 4 büyük melek
İslam'ın ortaya koyduğu bir şey değildir. Esasen 4 büyük melek diye de
bir şey yoktur. Kuran'da sadece Cebrail ve Mikail meleklerinden
bahsedililr. İsrafil ise sadece hadislerde geçer. Azrail diye bir şey
yoktur. Ne kuranda, ne hadislerde ne de İncil ve Tevratta ismine
rastlanmayan bu melek ismi Diyanet Ansiklopedisi'ne göre dine
İsrailiyattan giren bir efsanedir.
Secde suresi
11, Enam suresi 61. ayetlere bakılırsa, kuranda geçen "melekül mevt"
yani ölüm meleği ifadesine göre bu meleklerin sayısının çok olduğu
görülmektedir. Azrail diye bir isim olmadığı gibi, ölüm meleğini bir
tane melekmiş gibi tasvir etme durumu Kuran'a ters bir tasvirdir. Yani
ölüm melekleri en az Arap dil kurallarına göre 3 tanedir. Bir hadise
göre de bunların görevleri ayırıdır ve her insana ayrı ayrı gönderilir.
Ayrıca
tenkidin bir kısmında "ruh" mefhumunun günümüz bilim anlayışında kabul
görmediğine atıf vardır. Bunu hangi kaynaklara göre söylemekte oluğunu
sorgulamaksızın böyle bir vaziyetin olmadığını belirtmek isteriz. Zira
ruh-beden dualizmi hala filozoflarca tartışılmakta olan bir konudur.
Bunun için son sözü söyleyen bir bilim cemiyeti putperestliğinde herkes
özgürdür. Böyle bir şeyi hiçbir bilim adamı söylememekte ise de bazı
insanlar kraldan çok kralcılık yaparak iddia sahibinden de cesur şekilde
hahişkar iddialarda bulunmaktan zevk almaktadır. Bununla egosunu tatmin
etmektedir.
Ruh-beden dualizmi ile ilgili
çeşitli görüşler vardır. Materyalist düşünürler hala bilincin nasıl bu
kadar karmaşık şeyler yapabildiğini izah edememişlerdir. Bunun izahının
ve ilerde yapay zekanın keşfinin yapılabileceğini iddia etmektedirler.
Ancak bilincin anlaşılması kanaatimizce imkansızdır. Bunu birkaç misalle
izah edelim:
Yaşayan en iyi matematikçi ve
fizikçisi kabul edilen Roger Penrose, matematikteki basit konuların,
örneğin doğal sayıların matematik ile anlaşılmadığını söylemektedir.
Yani çocuklar sayıları anlamakta matematiksel metodları kullanmazlar. Bu
da olup biteni anlamak ile matematiksel hesaptan farklı olduğunu
gösterir. Bunun manası matematik anlayışının
matematikleştirilemediğidir. Bu da bilgisayar ortamına aktarılamayacak
bir bilgi ve anlayış olduğunu gösterir. Bilgisayar ise matematiksel
kodlarla çalışır. Asla bir bilgisayarı bilinç düzeyine
aktaramayacağımızı gösterir. Bununla ilgili materyalist ümitler sadece
laf kalabalığıdır. Teorik olarak imkansızdır.
Bu
yüzden zihni mevcut zihnimizle asla tam olarak anlayamayacağımız kabul
edilmelidir. Mesela bir elektronu gözlemlemenin imkansız olduğunu
söyleyen kuantum teorisinin kurucularından olan Heisenberg'in düşüncesi
ile analoji kurabiliriz. Biz nesneleri ışığın nesneye çarpıp gözümüze
gelmesiyle görürüz. Ancak elektron da ışıksa bunun imkansızlığı ortaya
çıkar. Tek bir elektronu asla göremeyiz. İşte bunun gibi, kendi
zihnimizi zihnimizden seyredemeyiz. Bu indeterminist yaklaşıma göre
ruh-beden dualizminde emin olunulduğunun iddia edilmesi sadece bir
zandır. Gerçeklere dayanmamaktadır.
Ruhun
olmadığını iddia etmek bu sebeplerden anlamsızdır. Ancak bunun olduğunu
kabul etmek belli kriterlere dayandırılarak ispat edilebilse de asıl can
alıcı kısmı bu ruh yapısının maddi cevherin dışında farklı bir
yapısının olup olmadığı meselesidir. Yani ruh varsa, bunun madde mi
yoksa başka ayrı bir cevher mi olduğu konusunda net bir bilgi elde
edilemez. Kuran'da ise ruh kelimesi geçer ancak ne olduğu konusunda çok
bilgi verilmez. Kanaatimizce ruhun varlığı dolaylı ispat yöntemleriyle
ispat edilebilir. Ancak mahiyeti bilinemez. Ancak konu dışı olduğu için
girmiyoruz.
Son olarak sadece madde ile tat
almanın, gıdıklanmanın nasıl olduğu günümüz bilimiyle de tam olarak bir
muammadır. Moleküler yapıyı izah etmek, bunun neden olduğunu izah etmek
değildir.
Netice itibariyle melekler hakkında bir
düzeltme yaptıktan sonra varlıklarının da bir problem teşkil etmediğine
işaret etmek isteriz. Dolaylı etkiler her yerde vardır. Melekler de bu
etkilerden sadece biridir. 4 büyük melek inancı İslam'a ait değildir.
İslam'ın kaynağı kurandır. Hadisler ise kuranla çelişiyorsa "mevdu
hadis" yani uydurma sınıfına girer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder