Ontolojik kanıt, Anselm tarafından ele alınışından bu yana birçok düşünür tarafından işlenmiş, çeşitli eleştirilere hedef olmuş ve bazı değişik formlarda yeniden oluşturulmuştur. Günümüz analitik düşünürlerinden Alvin Plantinga da ontolojik kanıtı, çalışmalarında konu edinmiş ve modal mantık çalışmaları çerçevesinde yeniden formüle etmiştir. Plantinga‟nın formüle ettiği yeni ontolojik kanıt versiyonu şu şekildedir:
1- Aşılamaz/ maksimum büyüklüğün gerçekleştiği mümkün bir dünya vardır,
2- Bir şey ancak ve ancak her mümkün dünyada maksimum mükemmelliğe
sahipse, o aşılamaz büyüklüğe sahiptir (önermesi zorunlu doğrudur),
3- Maksimum mükemmel olan varlık, âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak ve
ahlaken mükemmel olan bir varlıktır (önermesi zorunlu doğrudur),
4- O halde, gerçekte her mümkün dünyada âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak ve ahlaken mükemmel olan bir varlık vardır.
Plantinga'nın kanıtı, aşılamaz büyüklüğün her mümkün dünyada maksimum mükemmelliği gerektirdiği ve aşılamaz büyüklüğün gerçekleştiği bir dünyanın var olduğu iddiasına dayanır. Ontolojik kanıtın diğer versiyonlarının aksine, var olma bir mükemmellik veya büyük-kılan bir nitelik olarak değil, maksimum büyüklük ve maksimum mükemmelliğin ortaya çıkmasını sağlayan bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Var olma, maksimum büyüklük ve maksimum mükemmellik niteliklerinin gerçekleşebilmesi için bir zorunluluktur.
Plantinga‟nın formüle ettiği bu kanıt versiyonunda temel sorun, ana
öncülün (1) doğru olup olmadığıdır. Modal mantık gelişmeleri
çerçevesinde geliştirilen kanıta birçok eleştiri yapılmıştır. Yapılan
eleştirilere bakıldığında, eleştirilerin (i) ana öncülü kabul etmek
için herhangi bir sebebin olmadığı, (ii) bu şekilde oluşturulan kanıt
formuyla başka varlıkların da varlığı ortaya konulabilir şeklinde iki
noktada toplandığı görülmektedir. İkinciyi eleştiriye, Tanrı‟nın
ontolojik yapısıyla diğer
varlıkların ontolojik yapısı birbirinden farklı olduğu için, biz diğer
mümkün varlıkları Tanrı‟nın statüsünde değerlendiremeyiz şeklinde cevap
verilebilir. Buna karşın, birinci eleştiriye cevap vermek oldukça zor
görünmektedir. Maksimum büyüklüğün gerçekleştiğini iddia eden bu öncülün
doğruluğunu gösterebilmek için herkesi ikna edecek bir sebebin olmadığı
görülmektedir. Plantinga da bu öncülün sadece doğru olduğunu ve diğer
başka iddialara da benzediğini (örneğin, Leibniz‟in ilkesi) ifade ederek
öncülü savunmaya çalışmıştır, fakat bu öncülün doğruluğunu kabul etmek
için herhangi bir sebep gösterememiştir. Bu durumda kanıtın, maksimum
büyüklüğün gerçekleşmesinin mümkünlüğünden daha fazlasını göstermediği
ve kanıtın önceki versiyonları aşamadığı söylenebilir.
Plantinga, Anselm‟in ontolojik kanıt versiyonunun mümkün, fakat gerçek
olmayan varlıkların varlığını ön gördüğünü, Tanrı‟yı bazı mümkün
dünyalarda var olan bir varlık olarak kabul ettiğini ifade etmektedir.
Benzer şekilde Hartshorne ve Malcolm tarafından geliştirilen
versiyonların da, Tanrı‟nın bazı mümkün dünyalarda var olduğunu
gösterdiğini, fakat gerçek dünyada böyle bir varlığın var olduğunu
gösteremediğini belirtmektedir. O, "eğer Tanrı varsa, bu şekilde zorunlu
bir varlığın var olduğu iddia edilebilir" eklinde önceki kanıtları
eleştirerek bu çıkmazdan kurtulabilmek için Tanrı‟nın varlığının
gerçekleştiği mümkün bir dünyanın olduğunu öncül olarak kabul
etmektedir. Bu konudaki düşüncelerini ciddi aktüalizm temelinde ortaya
koyan Plantinga, Tanrı‟nın varlığının gerçekleştiği mümkün bir dünyanın
olduğuna vurgu yapmaktadır. Çünkü bir niteliğin anlam ifade edebilmesi
için, o niteliğin gerçekleşmesi, yani bu niteliğe sahip olan varlığın
var olması gerekmektedir. Ayrıca Plantinga, dünya-endeksli nitelikleri
kabul ettiği için, bir varlığa ait gerçekleşen niteliğe, var olan her
mümkün dünyada o varlığın sahip olması gerektiğini düşünmektedir.
Dünya-endeksli nitelikler, bir varlık için gerçekleşen bir niteliğin,
söz konusu varlığın var olduğu her dünyada bu niteliğe sahip olmasını
sağlamaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde, aşılamaz büyüklük niteliği
gerçekleştiği için, Tanrı her mümkün dünyada var olmalıdır ve bizim
dünyamız da mümkün dünyalardan biri olduğu için Tanrı bu dünyada da
vardır.
Peki, aşılamaz büyüklüğün mümkün bir dünyada gerçekleştiğini nasıl
göstereceğiz? Kanıtın en can alıcı tarafı, bu iddianın doğruluğunu
ispatlayabilmektir. Geldiğimiz noktada, sadece teizmin doğruluğuna ikna
olmuş biri bu iddianın doğru olduğunu kabul edecektir. O zaman,
Plantinga‟nın kanıtın diğer versiyonlarına yaptığı eleştirilerin
aynısını kendisinin geliştirdiği kanıta da yapabiliriz. Bu durumda,
Plantinga‟nın kanıtına göre eğer aşılamaz büyüklük gerçekleşmişse, biz
her dünyada aşılamaz büyüklük ve maksimum mükemmellik niteliklerini
taşıyan bir varlığın var olduğunu iddia edebiliriz. Diğer bir ifadeyle,
diğer kanıt versiyonlarının, Tanrı‟nın var olmasının mümkünlüğünden daha
fazlasını gösteremediğini söyleyen Plantinga, kendi kanıtında da aynı
noktaya ulaşmaktadır. Çünkü onun kanıtı da, maksimum büyüklüğün
gerçekleşmesinin mümkünlüğünden daha fazlasını başaramamaktadır. Sonuç
olarak, bu değerlendirmeler ışığında Plantinga‟nın kanıtının önceki
versiyonlardan daha başarılı olduğunu iddia etmek mümkün
görünmemektedir.
Plantinga‟nın, kanıtını, Tanrı‟nın varlığına inanmanın rasyonel olarak
mümkün olduğunu göstermek amacıyla oluşturduğunu düşündüğümüzde, kanıtın
Tanrı‟nın varlığına inanmanın rasyonel olarak mümkün olmadığı şeklinde
teizme yapılan eleştiriye cevap verebildiğini söyleyebiliriz. Onun
amacı, Tanrı inancının rasyonel olduğunu göstermek olduğu için, bu
kanıtla amacına ulaştığını söyleyebiliriz.
Plantinga‟nın kanıtı, Tanrı‟nın varlığını doğrulamasa bile, Tanrı‟nın
varlığına inanmanın rasyonel olduğunu gösterme açısından teizm için son
derece önem arz etmektedir. Ayrıca Plantinga‟nın, ontolojik kanıtında,
günümüzdeki modal mantık, mümkün dünyalar semantiği ve dünya-endeksli
nitelikler gibi konuları kanıtın içine dahil etmesi, kanıtın din
felsefesinde yeniden canlanması noktasında önemli bir açılım
sağlamıştır. Kanıtın bu versiyonunun önceki versiyonlardan daha başarılı
olduğunu söylemek bir ölçüde mümkün olmasa da, ontolojik kanıtın bu
şekilde yeniden formüle edilmesi, Tanrı‟nın varlığının bu yolla nasıl
savunulabileceğinin gösterilmesi açısından teistik düşünceye kayda değer
bir katkı sağladığı söylenebilir.
Referans: Abdulkadir TANIŞ, ALVIN PLANTINGA’NIN ONTOLOJİK KANIT
SAVUNMASI, ANKARA ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, FELSEFE VE
DİN BİLİMLERİ (DİN FELSEFESİ), ANABİLİM DALI, Ankara-2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder