Ockhamlı William 1285-1347 yılları arasında yaşamış ünlü bir
filozoftur. Ockhamlı’nın usturası, gereksiz spekülasyonları önlemeye,
onlara değer vermemeye yarayan, O’nun geliştirdiği bir tutumluluk
ilkesidir. Buna göre, herhangi bir şeyi açıklamak üzere öne sürülen
birden fazla açıklama söz konusu olduğunda, açıklanmak durumunda olanı,
en az sayıda açıklayıcı ilke ve kabulle açıklayan ve olabildiğince çok
şeyi açıklamayı başaranın seçilmesi gerekir; en basit açıklama,
gerçekliği olduğu şekliyle tarif eden en muhtemel açıklama olma
durumundadır.
Ockhamlı’nın bu ilkesi, hem modern bilimin, hem de felsefenin önemli
ilkelerinden biri olarak geniş kabul görmüştür. Bu ilke sayesinde
“zihnimizde ve dilimizde var olanlar” ile “gerçekte var olanları” ayırt
etmeyi öğrenir, gereksiz ve yararsız izahlarla uğraşmaktan korunuruz. Bu
ilkenin usturadan söz etmesinin nedeni, gereksiz olanı kopartıp atmaya
yaramasıdır.
Teorik fizikte, Ockhamlı’nın usturasının hışmına uğraması gereken
birçok spekülasyon vardır. Bu spekülasyonların usturanın hışmına
uğramalarını gerektiren ortak nedenler şunlardır:
1- Bu iddialar hiçbir delile dayanmamaktadır.
2- Bu iddialar evrendeki hiçbir olguyu açıklamamakta ve bilgimize katkıda bulunmamaktadır.
3- Bu iddialar sadece bilim-kurgu filmlerinin işlevini görmekte ve tartışarak vakit kaybına sebep olmaktadır.
SONSUZ EVRENLER VE VAKUM DALGALANMALARI MODELİ
Evrende herhangi bir gerçekliği daha iyi anlamamıza yaramayan
matematiksel modeller Ockhamlı’nın usturasıyla kesilmelidir. Çünkü
matematiksel bir model, ancak evrendeki gerçeklikleri anlamamıza katkısı
olduğu ölçüde değerli olabilir. Yoksa salt zihinsel bir kurgunun
ötesine geçemez. Evrenin bol boyutlu tasarımıyla ilgili matematiksel
boyutlar böyledir. Evrenin algılanan esas boyutları dışındaki
boyutlarının çok küçük ve kıvrılmış olduğunu söyleyen bu tasarımların
çoğu bilgimize hiçbir katkı yapmaz. Bu tasarımlar, evrende gözlenen
olguları anlamamıza katkı yapmadığı ve ciddi delile dayanmadığı müddetçe
kaale alınmamalıdır.
Evrenin sayısını sonsuzca büyüten, tek bir evreni sonsuz evrenle
açıklamaya çalışan modelleri, Ockhamlı William duysa, bu modelleri
herhalde lime lime doğrardı. Bu modellerin hiçbirinin tek bir delili
olmadığı gibi, evrendeki herhangi bir olguyu daha iyi anlamamıza en ufak
bir katkıları da yoktur.(Evrenimiz dışında tabi ki evrenler olabilir.
“Evrenimiz dışında evren olamaz.” demek “Tanrı bu evren dışında evren
yaratamaz.” demektir. Fakat “Evrenimiz dışında bir evren olamaz” demek
kadar, bilimsel açıdan evrenimiz dışında bir evren olduğunu savunmak da
mümkün görünmemektedir.) Sonsuz evrenli modellerin çoğu evrendeki
oluşumları tesadüfle izah etme çabasının ürünüdür. Ockhamlı’yı dinlesek
hiç kaale almamamız gereken bu modelleri, Ockhamlı’nın haklı tavsiyesini
dinlemeyerek ilerideki “tasarım delili” bölümünde ele alacağız ve bu
modeller doğru olsaydı bile, evrendeki bilinçli tasarımı
reddedemeyeceğimizi göstereceğiz.
Edward Tyron’un 1973 yılında ortaya attığı Vakum Dalgalanmaları
modeli (Vacuum Fluctuation Model), bizim evrenimizin ve diğer birçok
evrenin kuantum dalgalanmaları sonucunda oluştuğunu söylemiştir. Bu
modele göre tüm evrenleri doğuran süper-uzay adeta bir sabun okyanusudur
ve her evren bu süper-uzaydan çıkan bir baloncuktur. Bizim evrenimiz de
bu sonsuz sayıdaki baloncuklardan biridir. Christopher Isham bu modelin
teorik açmazlarını göstermiştir. Bu modelin iddia ettiği gibi sonsuz
zaman geriye gidersek, bu baloncuk evrenler her yere saçılacaktır ve bu
evrenler genişledikçe birbirine geçecek ve çarpışacaktır. Bu ise tüm
gözlemlere aykırıdır. Ockhamlı’nın usturası ise bu modeli inkar için
delil aramaz, onun delilsiz oluşunu ve tek evreni sonsuz evrenle
açıklamaya kalkışını usturayı indirmek için yeterli bulur.
Andrei Linde’nin Kaotik Şişme (Chaotic Inflationary) modeli ise,
şişen evrenlerin mini evrenlere bölündüğünü, daha sonra bu mini
evrenlerin şişip yeni mini-evrenlere bölündüklerini, bu sürecin
kesintisiz devam ettiğini söyleyerek sonsuz evrenler önerir. 1994’te
Arvind Borde ve Aleksander Vilenkin, sonsuzdan beri şişen bu modelin
şekil (geodesy) olarak geçmişte tam olamayacağını, bu yüzden bu modelin
de bir başlangıç tekilliğinden kaçamayacağını göstermişlerdir. Sıra dışı
iddia ciddi delil gerektirir. Diğer sıra dışı “sonsuz evren” modelleri
gibi bu model de ciddi hiçbir delile sahip değildir. Ockhamlı’nın
usturası, bu tip bir modelin de bilimsel açmazını dinlemeye gerek bile
duymaz, bu modelin bilimsel bir delile sahip olmaması ve sonsuz evrenle
tek bir evreni açıklaması usturayı çalıştırmaya yeterlidir.
BIG BANG’İN GÜCÜ
Sonsuz evren modelleri termodinamiğin ikinci kanunundan kaçamazlar.
Bu kanunun bizi götürdüğü sonuç, entropinin sürekli arttığı ve sonunda
sistemleri termodinamik dengeye getirdiği, bu yüzden tüm fiziki
sistemlerin bir başlangıcı olduğudur. Ayrıca sonsuzun aşılamayacağına
dair daha evvelden incelediğimiz felsefi deliller de bu modellerin
hepsini geçersiz kılar.
Bu bölümün en başından itibaren incelenen hiçbir model, Big Bang’in
sahip olduğu delillere sahip değildir. Hatta tek bir delile bile sahip
değildir. Big Bang’in temel delillerini incelerken Big Bang’i doğrulayan
gözlemsel ve teorik delilleri inceledik. Ayrıca Big Bang ile bizi aynı
sonuçlara götüren yıldız incelemeleri, radyoaktif elementlerin
incelenmesi, termodinamik kanunlar ve felsefi deliller de bu teorinin
gücüne güç katmaktadır. Alternatif olarak ortaya atılan teoriler ise hem
bilimsel dayanağa sahip değildir, hem de gözlemsel ve teorik deliller
ile geçersiz olmaktadır.
Evrenin genişlediği anlaşıldıktan sonra, bir daha evrenin ezeli
olduğunu bilimsel açıdan makul olacak bir şekilde izah etmek mümkün
olmamıştır. Bundan sonraki bölümde görüleceği gibi, evrenin ezeli
olduğunu savunan materyalistler, tarih boyunca; evrenin, maddenin, hatta
yıldızların değişmez yapıda olduklarını savunmuşlardır. Big Bang’in ve
modern fiziğin bulguları keşfedilmeden önceki bu materyalist inanç,
evren ezeli ise bilimsel beklentinin nasıl olması gerektiğini
göstermektedir. Bilimsel deliller ortaya konmadan önceki bu süreç samimi
fikirlerin anlaşılmasına daha müsaittir, çünkü bu durumda, psikolojik
durumun sonucu olarak bilimsel olanın çekiştirilmesi mümkün değildir.
Yeni bulguları ve Big Bang’in verilerini materyalist yorumlarla
birleştirmeye çalışmak, sadece tek Tanrılı dinlerin tarih boyunca
savunduğu sonuçlardan kaçışın psikolojik bir göstergesidir.
Materyalizmin biricik unsur (cevher) olarak gördüğü evrenin, ezeli
değişmezliğine ihtiyacı çok açıktır; fakat Big Bang’in, bir başlangıçtan
itibaren hiç durmayan bir değişimi gösterdiği de çok açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder